top of page

Biz Hiçbir Şey Yapmadık

  • Yazarın fotoğrafı: İklim Bayraktar
    İklim Bayraktar
  • 25 Nis 2018
  • 2 dakikada okunur

Bir lider yaptıklarıyla vücut bulur. Yaptıkları eğer tarihe mal olmuş nitelikteyse o ölçüde yücedir. Dünya liderleri arasında Mustafa Kemal Atatürk kadar büyük bir dehaya az rastlanmasına rağmen bize okul kitaplarımızda kargaları kovalayan, öğretmenin Kemal adını taktığı basit anlatımlarla öğretildi.

Mustafa Kemal’in en çok üzerinde durulan özelliği asker kimliği oldu.

Oysa onun asker kimliği 1923 yılında bitmiş ve ondan sonra bu ülkenin birçok ilklerine damgasını vuran devlet adamlığı ön plana çıkmıştır.

Tarih bundan pek söz etmez. Çanakkale savaşına takılır kalır ve ondan sonrası sanki sıradan bir lidermiş gibi ağızlarda gevelenir gider.

Atatürk, asıl “devrim” niteliğindeki çalışmalarını Cumhuriyetin kuruluşundan sonra hayata geçirmiştir. Bugün insanlara Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili en basitinden “hangi kurumları kurmuştur” sorusu yöneltilse, yüzde doksanının bu soruyu yanıtsız bırakacağını söylemek abartı sayılmaz.

Oysa sadece dil 1928 ve harf 1932 devrimi bile başlı başına bir değişimdir, dil öğrenmek zordur ve unutulmamalıdır ki, Atatürk herkesten önce bu dili öğrenmiş ve ilk başöğretmenlik eylemini de o başlatmıştır.

Bir başka büyük devrim, 1933 yılında kurulan Sümerbank’tır. Bu hareket ile katma bütçeli idare uygulaması da başlatılmıştır. Yine bir başka devrim kuruluş Etibank’tır. Devletin madenlerinin bir kurum altında toplanması ilkesine dayalı olarak 1935’te kurulmuştur. Atatürk’ün sağlık bakanlarından Refik Saydam tarafından kurulan ve geliştirilen Hıfzıssıhha’nın kuruluş tarihi 1928’dir ve kısa zamanda bu kurum dünyaya aşı ihraç edecek düzeye gelmiştir.

Mustafa Kemal Türkiye’nin temel taşları olan daha birçok kuruluşu da hayata geçmiştir: Anadolu Ajansı, Ankara Hukuk Fakültesi, Atatürk Orman Çiftleği, Bursa Merinos Halı Fabrikası, Çocuk Esirgeme Kurumu, Demiryolları ve Limanlar Genel Müdürlüğü, Devlet İstatistik Enstitüsü, Devlet Hava Yolları, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, Halkevleri, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Merkez Bankası, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Sanayi ve Maadin Bankası, Türk Dil Kurumu, Türkiye Şeker Fabrikaları, Uluslararası İzmir Fuarı, Ulus Gazetesi, Ziraat Okulları ve Yüksek Ziraat Enstitüsü…

Sayamadığım daha niceleri… Bütün bunlar altında imzası olan bir dehanın bu ülkeye armağanıdır. Bunlardan hangisinin sürdürülebildiğini, geliştirildiğini düşünen sorgulayan var mı?

İşte Mustafa Kemal Atatürk budur.

Onun düşünceleri bir ideoloji olarak algılanamaz, çünkü ideolojiler üstü birer devrimdir her biri. Bu yüzden, tuvalet önlerine kadar dikilen Atatürk heykellerinden çok bize armağan olan bu dehanın yaptıklarını anlatmak, onu putlaştırmadan, etten kemikten bir fani olduğunu hatırlatmak ama yaptıklarını herhangi bir faninin başaramayacağını sürekli vurgulamaktır.

Yine Mustafa Kemal Atatürk’ün sanatçıları kollaması, Avrupa’ya öğrenciler göndermesi, A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Sümeroloji, Hititoloji gibi bölümler açması o yıllarda birer devrimdir ve bunlar bir ideoloji ile açıklanmaz.

İdeolojiler, yazılı metinlerdir ve öz sularını geçmişin felsefi kategorilerinden alırlar. Atatürk’ün böyle bir yol göstericiliği yoktur. Adını kullanarak birçok “hatayı” halının altına süpürmek basiretsizliğimizden, tembelliğimizden, nankörlüğümüzdendir.

Karma ekonomilerle ve beş yıllık kalkınma planlarının kabulüyle ülkenin bazı kazanımlarının çarçur edildiğine tanık olduk ama Atatürk’ün bu ülkenin devletçilik zihniyetine neler kattığının iyi anlaşılması için çabalamadık.

Dehalar, yaşadıkları süre içinde toplumun gelişmesine büyük katkılar sunar ama daha da önemlisi, kendilerinden sonra da izlenecek yol hakkında fikir ve örnek üretmeleridir. Atatürk böyle bir insandı. Mesela; baş tacı ettiği köylüyü, çiftçiyi yok ettik, anguslara kaldık yakında da aç kalırız…

Anlamadık… Anlatamadık... Düşüncelerini, yaptıklarını genel anlatımından cımbızlayarak çekip, birer atasözü haline getirdik. Resimlerini büyüttükçe, kimliğini küçülttük.

Atatürk’ün ölümünden günümüze kadar tam bir yıkım politikası izlendi ve kazanımlar geliştirilmedi, korunamadı, hatta anlaşılamadı…

Her yere resmini asmak, heykelini dikmekle putlaştırılmış, daha burjuva sınıfı bile yaratamadan, ayrıcalıklı zenginler sınıfı yaratılmış, her alanda vesayet kendini göstermiş ve utanmadan da Atatürk heykellerinin arasına saklanılmıştır.

Korku dağlara gelip dayandığında, “biz ne yaptık,” sorusu bile komikleşmeye, itibarsızlaşmaya başladı.

Sorun hep oydu zaten: Biz bir şey yapmadık.

 
 
 

Comments


iwfyq6J8_400x400.jpg

Merhaba!

Ben İklim Bayraktar. Bir çoğunuz beni tanıyorsunuz; ya da belki öyle zannediyorsunuz? Bir de benim kalemimden dinleyin.

Yeni yazılardan haberdar ol

Teşekkürler!

Hiçbir şeyi kaçırmadığından emin ol

İletişime geç

Mesajınız için teşekkürler! Size en kısa sürede döneceğim.

© 2022 iklimbayraktar.com

bottom of page