top of page

Homongoloslar

  • Yazarın fotoğrafı: İklim Bayraktar
    İklim Bayraktar
  • 2 Mar 2011
  • 2 dakikada okunur

Homongolos’u bilirsiniz. Reşat Nuri’nin kadın düşmanı kahramanı...

Roman kahramanı olan Homongolos, artık medyanın her köşesine bol miktarda var. Kadına hakareti matah bir iş sanıyorlar... Benim anlamadığım, anlamakta güçlük çektiğim başka: Bu kadına her fırsatta saldıran adamlar birilerinin babası, eşi, amcası, dünürü, sevgilisi, arkadaşı, ne bileyim işte birilerinin yakını değil mi bunlar? Yani hayatlarında kadın olan, olması gerekenlerden değil mi? Merak ediyorum kadınlara bu denli ağır hakaret eden erkeklerin hayatlarındaki kadınlar ne hissediyor. Bu adamların beraberindeki anne, eş, evlat, arkadaş, eski yeni sevgililer ne düşünür? Kadınları böylesine aşağılayan, hatta tacizi bile “hoş gören” bu tip adamların çevresindeki kadınlar neler hissediyor? Kendilerini nasıl “aldatıyorlar”, teselli buluyorlar? Herhangi bir kadına yöneltilen şiddet (ki bu denli hakaret benim için bir çeşit şiddettir), kendilerini hemcinsleri karşısında ne duruma düşürüyor farkında değiller mi? Birlikte uyuduğu, birlikte yaşadığı, kanından olan adam kendi hemcinslerine veryansın küfre varan hakaretlerle saldırdığında onlar nasıl ve hangi gözle bakarlar, nasıl hazmeder, nasıl idare ederler durumu kendi içlerinde, çevrelerinde?.. Oysa bütün hayatları bir veya birkaç kadının peşinden koşmakla geçmiştir. Uykudan, yemeden içmeden kesilmişlerdir. Gizli gizli şiirler yazıp yastık altına saklamış, çoğunda da bir iki damla gözyaşını kâğıdın üzerine damlatıp, mürekkebini dağıtmışlardır. Birçok kadını ikna etmek için dil dökmüş, baskı bile yapmışlardır. Kim bilir belki kendilerine evet demeyen kadınlara yalakalık etmiş zorda kalınca el altından tehdit bile etmişlerdir. Çaresizliklerinden, kadın artık bir meta haline dönüşmüştür onlar için. Kadın işe yarar bir nesne bile değildir artık, çoğu zaman da “kapital”. Yine de soruyorum, çevresindeki kadınlar nasıl “tolere” edebilirler böylesine acımasız saldırı ve hakaretleri? Hakarete uğrayan herhangi biri değildir ki, bir kadındır sonuçta. Kendinden soyutlayıp, onu “başka” bir cins olarak görerek mi? Olur mu? Oluyor işte... Engin Ardıç’ın, “kankası” Emre Aköz’e yumurta atan kadınlara “Kerhaneye düşmek gibi bir şey… Bunların ortak özelliği çirkin olmaları… Devrimci bacı... Soyu tükenmiştir sanıyorduk, demek ki yumurtalı eylemlerde yaşıyormuş,” “Keşke o kızı tutup şap diye öpseydin Emre... Belli ki kimse öpmemiş...” demesi tamamıyla kadına karşı güçsüzlüğünün itirafıdır aslında. Bir kadın olarak böyle tiplerin neslinin tükenmeyeceğine inanıyorum. Ben ve benim gibiler elbette bu tiplerle uğraşacaktır, asıl acıdığım çevresinde uçuşan “kelebekler”...

 
 
 

Yorumlar


iwfyq6J8_400x400.jpg

Merhaba!

Ben İklim Bayraktar. Bir çoğunuz beni tanıyorsunuz; ya da belki öyle zannediyorsunuz? Bir de benim kalemimden dinleyin.

Yeni yazılardan haberdar ol

Teşekkürler!

Hiçbir şeyi kaçırmadığından emin ol

İletişime geç

Mesajınız için teşekkürler! Size en kısa sürede döneceğim.

© 2022 iklimbayraktar.com

bottom of page